Posts

"Ne zaman geleceksin?"

Image
ŞAHİN ALPAY Metin Münir 23 Eylül'de anayurdu Kıbrıs'ta, son yıllarını geçirdiği Ozanköy'de hayatını kaybetti ve 26 Eylül'de orada toprağa verildi. Hem haberciliği, hem de yorum yazarlığıyla Türkiye'de "gazeteci ve yazar" sıfatını hakeden ender kişilerden biriydi. Benim açımdan çok daha önemlisi yakın arkadaşım ve fikirdaşım olmasıydı. Onunla 1960'ların ikinci yarısında, yani yaklaşık 60 yıl önce Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, Diplomasi ve Dış Münasebetler Şubesi'ndeki öğrenciliğimiz sırasında tanıştık. O öğrenime ara verip anayurdu Kıbrıs'ta Rum tedhişçilere karşı halkını savunmak için silaha sarıldığı için, ben de yabancı okulda hazırlık okuduğumdan akranlarımıza nazaran iki yıl gecikmiş olarak aynı sınıfta buluşmuştuk. Ders aralarında birlikte volta atarak siyasi konularda derin sohbetler yaptığımızı hatırlıyorum. Diplomasi ve Dış Münasebetler Şubesi'nde okuyorduk, ama ne onun ne de benim diplomat olma hevesimiz vardı. İk

Bir Kıbrıs travması: Metin Münir’in ardından

CANDAN TURHAN ...... Ah Metin bey, o kadar isterdim ki sizinle görüşmek, tanışmak, konuşmak, oturmak, bir sofrada oturup birlikte içmek, sizi dinlemek, sormak, daha daha sormak ve dinlemek, yazılarınızdan kırıntılarını aldığım yaşam bilgeliğinizi görmek, daha daha görmek için gözlerinizin içine bakmak. Ne kadar heveslenmiştim belki olabilir diye az evvel, daha az evvel Kıbrıs seyahati planları yaparken, nasıl heyecanlanıp bastırmaya çalışmıştım düşkırıklığına uğramamak için. Şimdi uyumaya giderken, bir daha hiç böyle bir heyecan duyamayacağımı, sizinle hiç bir sofrada oturup içemeyeceğimi, gözlerinizin içine bakarak pek kimselerde bulamadığım o mütevazı bilgeliği seyredemeyeceğimi sindirmem gerek. Neden, nasıl bu kadar sevdiğimi, beğendiğimi, böyle yakın hissettiğimi gösterebilecek bir yazı parçası çıktı bu arada okuduklarım arasında, onu da ekliyorum buraya… Herkesten çok kendim için. Gerçekten böyle bir adam vardı, gerçekten bunları hissetti, yaşadı, paylaştı diye, b

Ölümle yaşam arasını en güzel anlatan yazar…

ALİ BATURAY  Hızlı değişen gündem nedeniyle bazen yazmak istediğim konuları yazamıyorum, geride kalıyor ya eskiyor ya da ben unutuyorum…  Gazeteci abimiz Metin Münir vefat ettikten sonra onunla ilgili bir şeyler yazacaktım, gündeme takıldım, yazmaya geciktim…  Daha önce yazdığım kişilerin çoğunluğuyla birlikte çalıştım, bir şeyler paylaştım, anılar biriktirdim. Durum öyle olunca yazacak çok şey bulabiliyorum.  Metin Münir’le birlikte çalışmadım. Bırakın çalışmayı, hayatım boyunca onunla üç kez karşılaştım…  “Peki bu durumda neler yazacaksın?” diyebilirsiniz.  Birincisi şu; onunla üç kez karşılaştım ama oradan da yaşanmış öykü çıktı.  İkincisi; onunla çok karşılaşmasam da uzun yıllar Türkiye medyasında çeşitli basın kurumlarında çalışan, çeşitli görevlerde bulunan Metin Münir’i hep takip ediyor, başarılarını takdir ediyor ve yazılarını çok beğeniyordum.  Bana göre, çok etkileyici bir tarzı vardı Metin Münir’in, öyle ki; bazen yazılarındaki görüşe katılmasam bile yazış tarzına bayılıyord

Bir Ölüm ve Bir Sergi

CÜNEYT AYRAL İstanbul ’ da gezdiğim ve önemsediğim bir sergiyi okurla paylaşmak üzere hazırlanırken erken bir ölüm haberi ile sarsıldım. Dört çocuk babası gazeteci, Kıbrıslı Metin Münir ’ in ölüm haberi tüm enerjimi alıp götürdü. Metin Münir ’ in benim özel tarihimdeki yeri çok değerlidir. 52 yılı bulan gazeteciliğimde, ilk yabancı basın deneyimim ve ilk önemli değerde kazanmış olduğum para onun sayesindedir. Genç ve deneyimsiz bir gazeteci olarak BBC ekibine beni de katıp Erbakan’ın Konya seçim mitingine göndermiş olması meslek hayatımda pek çok şeyin değişmesine neden olmuştur. 24 Eylül sabahı sosyal medyadan Metin Münir ’ in ölüm haberini öğrenmek, kocaman bir hayatın filim şeridi gibi gözümün önünden geçmesine neden oldu. Ulusal basınımız kadar, dünya basınında da önemli bir yeri olan Münir ’ in kalitesinde çok az gazeteci kaldığını söylersem yanılmış olmadığımı ne yazık ki biliyorum. KAYNAK: Oggito

Son Eylül: Metin Münir ve Hıfzı Topuz

NİLGÜN CERRAHOĞLU " Türkiye’de iki hafta geçirdikten sonra döndüğümde, adada beni Eylül karşıladı. Kapının koluna örümcek ağ örmüştü ” diyordu sevgili Metin hayatının son Eylül’ünü anlattığı yazılarından birinde ve şöyle devam ediyordu: “ Düşünmeden edemedim. İki hafta değil de iki yıl evden uzak kalsaydım ne olacaktı? Örümcekler evi ağdan bir paketin içine mi alacaklardı? Ürkütücü.... Eylül ayakkabılarını çıkarmış bahçeme sessizce girmişti. Ne inşaat gürültüsü vardı, ne traktör, ne köpek havlaması. Göçmen kuşlar göçmüş, ağustosböcekleri susmuştu. Bahçe kapısının önünde cümbüş yapan serçeler bile ortalıkta yoktu. Yuvaları evimin kiremitleri arasındadır. Nereye gitmiş olabilirler? ” Alın size işte Eylül hüznünü ve tenhalığını iliklerimize dek hissettiren, müthiş edebiyat lezzeti olan satırlara bir örnek. “Türk basının yetiştirdiği” diyemeyeceğim... Metin Münir “Türk basınının hoyratlığına, sertliğine ve acımasızlığına rağmen” temayüz edebilmiş istisnai yeteneklerden biri oldu. Baya
MEMO YAZMAN Metin (Münir) abi de bıraktı gitti bizi. Haftada üç gün yazardı, iple çekerdim o günleri. Son 20-25 yılda o kadar çok şey öğrendim ki ondan, yıllar önce çok severek yazdığım - ve onun bir yazısından esinlendiğim - epik bir hayvan hikayemi yazarken, o yazısının bir kısmını ön söz olarak kullanmak için izin istediydim. Kırmadı beni. Ona layık bir hikaye oldu sonunda. Okuduğum son köşe yazarıydı. Onunla da final yapmak nasip oldu. Keşke Espasito ile sonsuza kadar yaşayıp, sonsuza kadar yazmaya devam etseydi. Çok ama çok özleyeceğim.   KAYNAK: Facebook
GUSTO MEHMET YALÇIN Türk basınının en renkli kalemlerinden ve -görevi kısa sürse de- iz bırakan genel yayın yönetmenlerinden Metin Münir'i kaybettik. Metin Bey'in Yeni Yüzyıl gazetesindeki köşesinde yer verdiği Tekel birası izlenimlerini okurken, gülmekten yerlere yattığımı hatırlıyorum. Müthiş bir mizahı vardı ve yazıları da sıkı dokuluydu. Macun gibi uzatılmış cümlelerle okurun zamanını çalmıyordu. Keşke bugünün okuru da Metin Münir'in son yıllardaki yazılarının izini internetten (özellikle T24'ten) sürse, çoğu hâlâ diri yazılarının tadına varsa.. KAYNAK: Facebook.

Metin Münir Anısına..

SEDAT ERGİN Kıbrıslı Türklerin basın dünyasına gönderdiği en önemli isimlerden biri olan Metin Münir’e dün veda ettik. Geçen cumartesi günü Girne Ozanköy’deki evinde geçirdiği bir kalp krizi sonucu vefat eden Metin Münir, dün Ozanköy Mezarlığı’nda toprağa verildi. Metin Münir, uzun yıllar BBC, Financial Times, Sunday Times gibi prestijli yayın kuruluşları ve gazetelerin Türkiye temsilciliği görevini başarıyla yürütmüştü. Kariyerinin 1990’lardan sonraki döneminde de Türk basınında yönetici ve köşe yazarı olarak bir dizi önemli görevde bulundu. Kendisi ile 1970’li yılların ikinci yarısında Ankara’da Türk Haberler Ajansı’nın (THA) Olgunlar Sokak ile Atatürk Bulvarı’nın köşesindeki ofisinde tanışmıştım. Ben THA’nın Ankara Bürosu’nda çaylak bir muhabirdim o zamanlar. Metin Münir de haberlerini yurtdışına geçebilmek için ofis olarak THA bürosunu kullanıyordu ve kendisiyle sıkça bir araya geliyorduk. En az 45 yıl kadar geriye giden bir arkadaşlığımız vardı onunla. Sonraki yıllar
ORAY EĞİN Hep onu müzmin bir depresif olarak hatırladım. Suratında daima bir tiksinti ifadesi vardı. Depresyon yazılarına da zaman zaman yansır, ölümden de hiç çekinmeden bahsederdi. Adeta bekler gibiydi. KAYNAK: "Metin Münir'in ikinci ölümü"

Metin Münir (1944–2023)

Image
ANDREW FINKEL Metin Münir was a clarion voice in the Turkish press – a champion of journalistic quality and integrity that penetrated so much fog and even more nonsense. As editor-in-chief and founder of a slew of English- and Turkish-language publications, he encouraged a generation of highly professional journalists. The newspaper Güneş which he headed between 1989 and 1991 remains, for so many of us who worked there, a Camelot -- imperfect perhaps, but a moment of real hope and so much better than the crumbling Fourth Estate in the Turkey of today. Metin was important to the Turkish-speaking community of his native Cyprus as a respected voice on the international stage – even if he was not preaching the message the politicians wanted to hear. Cornucopia was not founded by him but was the indirect progeny of a glossy English-language publication he worked to create. His death from a heart condition at his rural retreat on a hillside overlooking Kyrenia deprives Turkish journalism of
ÜSTÜN ÖNGEL Metin Münir Milliyet’teyken 2011’de bir dizi psikiyatri eleştirisi yazmıştı. Başka bir köşe yazarı hatırlamıyorum bu konuları ele alan. O dönemde telefonla ve yazışarak tanışmıştık;  kendisine epeyce bilgi aktarmıştım yazılarında kullanması için. İsmimi kullanmayın demiştim, zira konunun sadece benim ismimle ilerlemesini doğru bulmuyordum. Sonra TV’ye tartışmaya davet ettiler Münir’i. Gitmedi. Benim ismimi vermiş söz konusu kanala, onlar da beni çağırdılar. Metin Münir sadece şizofreni konusunda psikiyatrik ilaca/müdahaleye itiraz etmiyordu. Diğer konularda ciddi itirazı vardı. Şizofreniyi ayrı bir yere koyması bir yanılgıydı ama. Sonradan öğrendim ki, kendi kardeşi o teşhisle yıllardır ilaç tedavisi altındaymış. Kardeşi kendisinden önce altmışlı yaşlarda vefat etti. Uzun süre ağır psikiyatrik ilaç kullanıp da uzun yaşayan yok zaten. Uzun süre ilaç kullananların yaşam süresinin kısaldığını Metin Münir’e söylemiştim daha önce. Kardeşi öldüğünde bu konuları konuşmadık, yüzüne
TULUHAN TEKELİOĞLU Çok üzgünüm. Usta kelimesi onun gazeteciliğinin yanında az kalırdı. Herşeyden önce iyi bir insandı. Muhabirliğim döneminde ondan çok şey öğrendim. Rekabetçi medya dünyasında, birçok medyatik gazeteciden entelektüel açıdan açık ara ilerde olsa da egosu   yoktu, bilgiyi paylaşmayı severdi. Muhabirliğim döneminde ondan çok şey öğrendim. Zamanın ruhu onu yordu, gazeteciliğin yozlaşması onu daha çok yordu. Memleketi Kıbrıs’a yerleşti. Ama yazmayı hiç bırakmadı. Zeki, kıvrak bir kalemdi. Herşeyden önce iyi bir insandı. Sevgili Metin Münir’i kaybettik. Ailesine sabır dilerim. Ruhu şad olsun. KAYNAK: Facebook

Metin Münir Anısına

SERDAR ANLAĞAN Metin Münir ile 1993’te Hürriyet’in Kelebek ekinin çıkarılması sürecinde Necdet Şen aracılığıyla tanışmıştık. Metin Bey, Necdet’ten Kelebek için çizgi roman istemişti o da ek çizer olarak beni tavsiye etmişti. Necdet’le evinde benim için diş fırçası bulunduracak kadar yakın dosttuk, Interpress’te beraber çalışmıştık, 25 yaşındaydım. Hürriyet, İkitelli’deki şatosuna daha yeni taşınıyordu, lobideki barda bir şeyler içtik sonra Ertuğrul Özkök ile odasında görüştük. Metin Münir ve Necdet sözünü bitirdikten sonra Ertuğrul masasının üzerinde açık olan Joker ve Hıbır dergilerine çaktırmadan göz atarak adımı okudu ve: -Serdar, sen ne çizeceksin? diyerek bana samimi bir yaklaşımda bulundu. Ben de: -Kent öyküleri çizmeyi düşünüyorum, diye yanıtladım. Zaman geçti, benden iş gelmeyince, bir akşamüstü Metin Münir arayıp: -Serdar, sen bu işi yapacak mısın? diye sordu. -Metin Bey, ben mimarım ve şu anda Yapı Kredi Kültür Merkezi Sermet Çifter Kütüphanesi’nin sergi salonunun tasarım ve
Prof. Dr. NİYAZİ KIZILYÜREK Metin Münir’i ilk defa İstanbul’da tanıdım. Sanırım, 1995 yılıydı evine gittiğimde... Daha sonra NTV ‘de çalışırken adanın güneyine geldi ve benimle röportaj yaptı. Aradan geçen yıllarda pek görüşmedik. Yazılarını her zaman ilgiyle okuyordum... Bir süre önce, benim bir yazım üzerine yazdığı güzel sözler içeren elektronik bir posta gönderdi ve buluşmak için randevulaştık. 23 Eylül 2023 tarihinde Ozanköy’deki evinde saat 14.00’de buluşacaktık. Randevuya Cenk Mutluyakalı da katılacaktı. Öğle vakti ona götürmek istediğim kitabımı imzaladım ve randevu saatini beklemeye başladım.  Saat 1:15 gibi kapıdan çıkmak üzereydim ki; Sevgili Cenk telefon açtı ve Metin Münir’in kendisini arayıp biraz rahatsız olduğunu söyleyip, buluşmamızı ertelememizi rica ettiğin söyledi... Maalesef, o günün akşamında Metin Münir’i kaybettik. İmzaladığım kitap masanın üzerinde öylece kaldı...Sabah görüşebilseydik belki de kendisini son bir kez daha görebilecektim... Derin bir üzüntü içeris

Metin Münir

E. Büyükelçi A. SÜHA UMAR O gece, Ankara, Bestekâr Sokağın başındaki apartmanın terasında oturmuş, tepemizde gümüş bir tepsi gibi parlayan dolunayı seyrediyorduk. Derin bir iç geçirdim. Bu olayı 50 yıl, her defasında, “Hah dedim.” diye başlayıp şöyle anlattı: “Şimdi ilk aşkını anlatacak. Kulak kesildim. Bir kez daha içini çekti ve ‘bu mehtapta ne domuz avlanır!’ dedi.” Metin Münir benim romantizm anlayışıma o gece notunu vermişti!  Metin’in adını ilk kez, 1964 yıllında, Mülkiye’de sınav listelerinde gördüğümü anımsıyorum. Karşısında hiçbir zaman not olmazdı. Tanıştıktan yıllar sonra, o yıllarda gizlice Kıbrıs’a gittiğini ve tarihe geçen Erenköy çarpışmalarına katıldığını anlattı. Her an ölümle burun buruna yaşadıklarını sanki bir başkası yaşamış gibi, anlatması dikkatimi çekmişti. Ölümü daha o zaman kanıksamış olmalıydı. 1967 yılında Dışişleri Bakanlığı’nda göreve başladığımızda, beş yakın arkadaş, Bestekâr sokaktaki o teras katına yerleşmiştik. Kısa bir süre sonra, Bahadır Demir’in ön
MELİHA OKUR Kendisiyle  ilk kez1982 yılında karşılaştım. Ben  çırak  gazeteci, Metin Münir uluslararası  dünya ile iletişim kuran yazılar yazan gazeteci. Ünlü bir yabancı gazetenin Türkiye muhabiri. Renkliydi Papyonları, fularları ve çantalarıyla haber merkezine girer, günayyyydın diyerek odasına geçerdi. Hepimiz Cagaloğlu'ndaydık. Bedii Faik'in Dünya Gazetesi'ni Nezih Demirkent'in satın alıp ekonomi gazetesine çevirdiği yıllar.  Alp Orçun, Asaf Ardak, Erhan Çayhan, Turan Karasu, Erhan Key, Namık  Ahıska, Engin Ardıç, Erkan Çelebi, Emine Munyar, Ayşe  Özek, Canan Feyyat, Nurdan Sarıkaya Yıldırım, Fatih İnal, Rasit Yakalı, Handan Görgünay, Osman Senkul, Hakan Feyyat, Ali Rıza  ve tüm arkadaşlarımın yer aldığı efsane kadro. Tabii Şare Yıldızeli.. Ahhh Gülçin  Telci unutulur mu?   Gülçin ile kankiydi Metin Münir. Sonrası uzun bir yol. Hepimiz savrulduk. Yıllar sonra Milliyet'te birlikte köşe yazıları yazdık. Zaman zaman görüş olarak çatıştıķ. Bu bilgili gazeteciyi yiti
BARÇIN YİNANÇ Metin Münir; berrak bir akıl, kıvrak bir zeka ve sözünü esirgemeyen üslübuyla yeri doldurulamayacak bir gazeteci. Aktif gazeteciliği bırakıp köşe yazarlığına geçtiği dönemde tanıştım. Sanırım İstanbul'a yerleşince tanıştık. Tanıdığım en kötümser insanlardandı ama şimdi bakınca, 2010'lu yıllardaki kötümserliğinin gerçekçiliğinden kaynaklandığını görüyorum. Ama hayata dönük kötümser değildi. Çok muzipti bir yandan da. Onun gibi özel bir insanla dertlerimizi paylaşacak kadar özel bir dostluğum olduğu için kendimi çok şanslı sayıyorum. Ve kızıyorum. Gözden ırak gönülden ırak oluyor. Ozanköy'deki evinde ziyaret de etmiştim ama görmeyeli yıllar oldu. Ne büyük hata.. Keşke daha çok haberleşşeymişiz. Çok arayacağım. Türk ve Kıbrıs Türk basınıın başı sağolsun KAYNAK: Facebook
CENK MUTLUYAKALI O gün saat 2’de buluşacaktık, Ozanköy’deki evinde… Niyazi (Kızılyürek) hocayla görüşmek istemişti, önceden anlaşmıştık. Sabah telefon çaldı cumartesi… 11’i 20 geçiyordu… “Cenk merhaba, ben Metin Münir… Böbreğime doğru bir ağrı saplandı, geçmiyor, sanırım hastaneye gideceğim. Bugünkü görüşmemizi iptal edebilir miyiz?” “Elbette, biz yine görüşürüz, sizin sağlığınız çok daha önemli…” Hayat… Ölümle randevu hesapta olmuyor. Metin Münir, en önemli Kıbrıslı gazetecilerden biriydi kuşkusuz, başarılarını adanın ötesine taşımış, uluslararası düzeyde çalışmış, ciddi bir kariyer ve okur kitlesi edinmişti. “KKTC devlet değil, devlet taklidi yapan zayıf ve kokuşmuş bir yönetimdir” demişti son dönemki makalelerinden birinde… O dönem henüz ‘Cumhurbaşkanı adayı’ olan bugünün seçtirilmiş lideri, “kalantor çocuğu” diye saldırmıştı Metin Münir’e… Kıbrıslı Türkleri “mirasyedi” olmakla eleştirir, liderlik ve vizyon eksikliğinden yakınırdı. Şimdi eski yazılarına bakacağız zaman zaman ve daha
NECLA ZARAKOL Metin Münir de öteki dünyaya göçmüş. Gazetecilik yaptığım dönemlerde oldukça yakın arkadaşımdı, telefonda güncel meseleleri konuşur, bazen de tiye alıp gülerdik. Sonra Kıbrıs'a gitti ve eskisi kadar görüşemez olduk. Çok bilgili, sağduyulu, objektif ve öngörüleri sağlam bir gazeteciydi. Kimse onu eğip bükemezdi. Amatör çizer olan eşimin çizgilerini görüp bayıldığı için onu Güneş'e çağırıp mizah sayfasının editörü yapmıştı. Cihan'ı kısa süre de olsa sevdiği işi yaptırarak mutlu ettiği için de ona teşekkür borcumuz var. Huzur içinde uyusun. KAYNAK: Facebook
KADRİ GÜRSEL Metin Münir, evrensel gazeteciliğin kalitelerini içselleştirmiş bir meslek büyüğümüz olduğundan, gazetecilikle kavgalı ülkemize ve buradaki gazeteciliğe hep eleştirel baktı ve mesafeli durdu. Tercihi olan yabancılık, yerlilerin ondan bir şeyler öğrenmesini zorlaştırdı. 1989-90 döneminde yayın yönetmeni olduğu Güneş gazetesinde kendisiyle dış haberler şefi olarak çalışma fırsatını bulduğum için kendimi şanslı addederim. Anısı önünde saygıyla eğiliyor, ailesine ve dostlarına baş sağlığı diliyorum. KAYNAK: X
MAHFİ  EĞİLMEZ Metin Münir'in vefatını büyük bir üzüntüyle öğrendim. Bu ülkenin çağdaşlığı için, aydınlığı için, daha iyi yönetilen bir yer olması için, hukukun üstün kılınması için bıkmadan usanmadan mücadele etmiş değerli bir gazeteci ve düşünce adamıydı. Başımız sağ olsun. KAYNAK: X  
MUSTAFA ALP DAĞISTANLI Gazetecilikteki ilk yayın yönetmenim Metin Münir'in yazılarımı beğenmesi hoşuma giderdi çok, bu yazıyı ona adıyorum , ama yetmez tabii.   Ölürse ten ölür, canlar ölesi değil.

Büyük bir kayıp; Metin Münir

YUSUF KANLI Metin Münir Kıbrıs Türk halkının yetiştirdiği ve şahsında “Kıbrıslı” karakterini adeta temsil eden bir gazeteci, yazar, entelektüel, gazeteciliğin olmazsa olmaz gereği şüpheci karakteriyle hatırlanacaktır. Gazeteciliğe bugün Hürriyet Daily News olarak devam ediyormuş gibi yapan Turkish Daily News gazetesinde başlamış, gazetenin ilk yazıişleri kadrosunda görev almıştır. Beş yıl görev yaptığı Turkish Daily News ardından aralarında Financial Times, BBC gibi birçok prestijli uluslararası haber kuruluşlarında, birçok ana akım Türkiye gazetelerinde yazar, yönetici, kurucu, genel yayın yönetmeni görevlerini yaptı… Doğal olarak Turkish Daily News döneminin son genel yayın yönetmeni olan ben dahil bir çoğumuz gibi AKP döneminde Türkiye’de ve ana akım medyada çöreklenen siyasi-dinci tahakküme, biat beklentisine boyun eğemedi, artık zaten ana akım özelliğini yitiren mecradan ayrılıp yeni ana akım alanından T24’de yazmaya başladı… Annan planı döneminde o “Evet” denilmesini savunurken b
MEHMET ÖĞÜTCÜ Metin Münir’i kaybetmişiz. Onu Financial Times muhabiri olarak tanıdım ilk. Keskin analizleri ile dikkat çekiyordu. Türk olduğu için kimseye, hiçbir yere kıyak çekmezdi. En son Kıbrıs’ta karşılaştık Rum kesiminde Doğu Akdeniz üzerine konuşmaya gitmiştim. Üzüldüm, bir çınar daha devrildi. Son yazılarından birisi çok öğretici… “Birkaç ay sonra 80 olacağım. Ortalama insan bundan biraz daha az yaşar veya birkaç yıl daha fazla. Dünyanın ve kâinatın yaşını düşününce 80 sene kısadır. Kim veya ne tayin etmişse bu ömrü, eli çok sıkı diye düşünebilir insan. Daha cömert olamaz mıydı? Nasılsa yıllar kimsenin cebinden çıkmıyor. Bana soracak olursanız seksen yıl o kadar da az değil. Hatta uzun. Sonunda insan ne bir gezegendir ne de bir kâinat. Benim için 80 sene kâfidir. Ciğerlerim sayısız nefes alıp verdi. Gözlerim milyonlarca resmi beynime nakletti. Çok yemek, çok meyve yedim, çok dondurma yaladım. Birçok kadın sevdim. Çok kitap okudum, çok film izledim, çok mil kat ettim. Çok çocuk

METİN MÜNİR’İN ARDINDAN

METİN DENİZMEN Türk medyası’nın önemli ismi, her yazısını altını çizerek okuduğum gazeteci Metin Münir de kâinatın karanlığına yürüdü…   Aksi, onurlu ve her konuda şaşılası deneyim sahibi olan Metin Münir, son yıllarında Türk basınının çirkefliğinden yılarak Kıbrıs’ta inzivaya çekilmişti…   Kâinatı, hayatı ve evrimi sorgulayan yazıları arşivimde, ama en çarpıcı yazısı Ozanköy’deki evinin bahçesine çitlerin üzerinden çöplerini fırlatanlarla ilgiliydi ve buna anlam arıyordu…    Aklıma esmiş bir mail göndermiştim kendisine, alıp almadığını bilmiyorum; “Ben de çöp torbasını konteynerin içine değil de, dışına bırakanları anlayamıyorum üstad “ demiştim, “ bunun nedenini anlayabilmek kâinatın gizlerini çözmek kadar zor olmalı.“   Neyse, artık dünyanın isinden pisinden uzakta huzur içinde uyuyabilirsin, senden sonra da dünyada iyiye giden bir şey olmayacak… KAYNAK: Facebook

Metin Münir, sistem, düzen insanı değildi… Çok çok iyi anlaşıyorduk…

HASAN HASTÜRER Metin Münir, öldü. Ölmek, bedenden ruhun ayrılması, insanın yaşam belirtisi verememesiyse, evet Metin Münir öldü. Benim için ölmedi. Hayatta olduğum sürece de ölmeyecek. Ölüm haberini Serden Hoca’dan aldım. Gerçek anlamda sarsıldım. Ortak dostumuz Besim Tibuk’a haber vermek de bana düştü. Ağlayarak haber verdim.                                                    *** Öncesinde de tanıyordum elbette ama 1990’lı yılların başlarında birbirimizi daha yakından tanıma şansımız oldu. Berlin yakınlarında Potsdam’da uluslararası bir toplantıya katılmıştık. Batı ve Doğu Almanya birleşmiş ama Potsdam’da Doğu Almanya’nın izleri duruyordu. Bir sabah, sıcak Alman ekmeği bulmak için yürüyüşe çıkmıştık. Alman ekmeği bahane, yürüyüşümüz, sohbetimiz şahaneydi. Lenin’in bir heykelini görmüştük. Etrafı çöplük… Baştan aşağı güvercin pisliği… Geçiş dönemlerini ve kalan izlerini konuşmuştuk.                                                                        *** Metin Münir, şimdi haritadan

Onunkiler köşe yazısı değil tapınak yazıtıydı: Güle güle Metin Münir

ZEYNEP GÜVEN Gazeteci Metin Münir'i dün kaybettik, geride bilgelik dolu metinler kaldı. Onun dini doğaydı. Öldüğü gün yayınlanan 'Tao ve kainatın sırları' yazısında da, onun için seçtiğim alternatif 'son yazı'da da kainatın önünde saygıyla eğildi. Metin Münir’in uzmanlık alanı ekonomiydi, Financial Times gibi prestijli yayınların Türkiye’deki temsilcisi olarak yıllarca çalıştı. Ama hayatı anlatan köşe yazılarının yeri ayrıydı. Gerçi onlara ‘Tapınak yazıtı’ demeyi tercih ederim. Net cümlelerden oluşan kısa yazıları o kadar güçlüydü ki karışık kafaları birkaç dakikada derler toplar, bulanık zihinleri berraklaştırırdı. Uzun yıllar Girne yakınlarında Ozanköy’deki evinin bahçesiyle haşır neşir olduğu için midir nedir, dünyayı bir böceğin ya da köpeğin gözünden görmeyi de öğrenmişti sanki. Eve giren bir kelebeği anlatırdı, kelebek olurdunuz. O ağacı nasıl suladığını yazardı, ıslanan sizin elleriniz olurdu. Doğa tasvirleri çok çarpıcıydı. Basit yazardı. İki dakikada okunan