CENK MUTLUYAKALI

O gün saat 2’de buluşacaktık, Ozanköy’deki evinde… Niyazi (Kızılyürek) hocayla görüşmek istemişti, önceden anlaşmıştık.
Sabah telefon çaldı cumartesi… 11’i 20 geçiyordu… “Cenk merhaba, ben Metin Münir… Böbreğime doğru bir ağrı saplandı, geçmiyor, sanırım hastaneye gideceğim. Bugünkü görüşmemizi iptal edebilir miyiz?”
“Elbette, biz yine görüşürüz, sizin sağlığınız çok daha önemli…”
Hayat…
Ölümle randevu hesapta olmuyor.
Metin Münir, en önemli Kıbrıslı gazetecilerden biriydi kuşkusuz, başarılarını adanın ötesine taşımış, uluslararası düzeyde çalışmış, ciddi bir kariyer ve okur kitlesi edinmişti.
“KKTC devlet değil, devlet taklidi yapan zayıf ve kokuşmuş bir yönetimdir” demişti son dönemki makalelerinden birinde… O dönem henüz ‘Cumhurbaşkanı adayı’ olan bugünün seçtirilmiş lideri, “kalantor çocuğu” diye saldırmıştı Metin Münir’e…
Kıbrıslı Türkleri “mirasyedi” olmakla eleştirir, liderlik ve vizyon eksikliğinden yakınırdı.
Şimdi eski yazılarına bakacağız zaman zaman ve daha iyi anlamaya çalışacağız, o yaratıcı, bilge, uçsuz dünyasını…
Amerikalı yazar Joyce Carol Oates’in sözlerini, Metin Münir’in bir makalesinden not etmiştim…“Sevdiklerinizle geçirebildiğiniz kadar çok zaman geçirin çünkü bir defa gittiler mi ebediyen gitmiş oluyorlar.”

KAYNAK:Facebook

Comments