Bir Kıbrıs travması: Metin Münir’in ardından
......
Ah Metin bey, o kadar isterdim ki sizinle görüşmek, tanışmak, konuşmak, oturmak, bir sofrada oturup birlikte içmek, sizi dinlemek, sormak, daha daha sormak ve dinlemek, yazılarınızdan kırıntılarını aldığım yaşam bilgeliğinizi görmek, daha daha görmek için gözlerinizin içine bakmak. Ne kadar heveslenmiştim belki olabilir diye az evvel, daha az evvel Kıbrıs seyahati planları yaparken, nasıl heyecanlanıp bastırmaya çalışmıştım düşkırıklığına uğramamak için. Şimdi uyumaya giderken, bir daha hiç böyle bir heyecan duyamayacağımı, sizinle hiç bir sofrada oturup içemeyeceğimi, gözlerinizin içine bakarak pek kimselerde bulamadığım o mütevazı bilgeliği seyredemeyeceğimi sindirmem gerek.
Neden, nasıl bu kadar sevdiğimi, beğendiğimi, böyle yakın hissettiğimi gösterebilecek bir yazı parçası çıktı bu arada okuduklarım arasında, onu da ekliyorum buraya… Herkesten çok kendim için. Gerçekten böyle bir adam vardı, gerçekten bunları hissetti, yaşadı, paylaştı diye, bunu hatırlatmak için. Duygularım, kelimelerim yalnız değil, bunu bilmek için. Şu sevimsiz dünyada, bir parça umut olsun diye.
Esas âlemde, bahçenizin sınırlarını tanımayan karıncalar gibi, sizin ve benim tepemizde bıcırdayan arıkuşları gibi, rüzgar gibi özgür ve huzurda olmanızı dilerim Metin bey. Ve sonsuz teşekkür ederim, iyi ki kelimeleriniz bizim yaşamlarımıza dokundu...
Comments
Post a Comment